AKHİSAR
(TİYATİRA)
Akhisar içinde ve çevresinde
bulunmuş pek çok yazıt ve heykel kalıntıları, daha önceki yıllarda bilim
dünyasınca yayınlanmıştır. Konu ile, ilgili bilgi almak isteyenler sitemizin
belirlediği koşullar dahilinde başvurabilir ve bilgi alabilirler.Manisa Müzesinde ve
Akhisar ilçesinin çeşitli yerlerinde bir çok eser daha vardır.
AKHİSAR ULU CAMİ (FETHİYE
CAMİ) HAKKINDA BİLGİ
AKHİSAR ULU
CAMİNİN ANADOLU'DAKİ İLK YEDİ KUTSAL KİLİSEDEN BİRİ OLMA OLASILIĞI VARDIR. ANCAK
BİR BAŞKA GÖRÜŞE GÖRE DE; BUGÜN KENT İÇİNDE TUĞLA KALINTILARININ BULUNDUĞU
YERDE ESKİDEN KİLİSE OLDUĞU ANLAŞILMAKTADIR.İNCİL'DE ADI GEÇEN YEDİ
KİLİSEDEN BİRİSİ OLAN BU KİLİSENİN "DEVAMLI KURBAN " "SIKI
TUTAN" GİBİ ANLAMLARI DA VARDIR.
Bu turun temel amacı
Yedi Kilise olduğundan buraya alınmıştır.Ancak dinsel turlarda gruplar genellikle
sadece Tiyatira Gezisi yapıp Akhisar turunu bitirmektedirler.Özellikle Yedi Kilise ve
Selçuklu Mimarisi'ni amaç alan turlarda programa konulması gerekir. Aşağıda
gördüğünüz Akhisar Ulu Camiine ait fotoğraflar 18 Ağustos 1998
tarihinde Ali Osman Muş tarafından çekilmiştir.
|
Akhisar Ulu Cami mahallesindeki bu yapı eski bir kiliseden camiye çevrilmiştir.
Kiliseden önce de olasılıkla bir tapınak olarak hizmet görmekte idi. Kesin yapılış
tarihi belli değildir.Büyük taş bloklar horasanla tutturularak bir tapınak
yapılmıştır. Ekmel İzdem'in Dünkü Bugünkü Akhisar adlı eserinde
belirttiğine göre Romalılar onararak bedesten (çarşı) halinde kullanmışlardır.
Hıristiyanlık döneminde kiliseye dönüştürülen yapıda günümüzde bile
doğu yönünde yarım daire şeklindeki papazın vaaz verdiği yer olan absisin
temelleri görülebilmektedir. |
|
Yapı Saruhanoğulları
döneminde camiye çevrilmiştir. Evliya Çelebi Akhisar'a geldiğinde bu caminin adının
FETHİYE cami olduğunu belirterek minaresinin yıkılı olduğunu
belirtmiştir.Bu camiye neden FETHİYE CAMİİ denmiştir? |
|
. Bu soruya sanat tarihi
profesörü Haluk KARAMAĞRALI şöyle cevap vermektedir:" Türkler fethettikler, her
kentin en büyük kilisesini camiye tahvil ederek fethin simgesi olarak kullanmışlar
zaruret olmadıkça diğer kiliselere dokunmamışlardır."Fethiye camileri
Anadolu'da Ulu Cami olarak da adlandırılırlar. Cami devşirme malzemeden
yapılmıştır.Kırmızı tuğladan yapılmış görkemli bir minaresi vardır.
Ulu Caminin güney tarafı eski antik yapının kalın duvarlarından ve kemerli
kısımlardan ibarettir Yedi metrelik bir temel üzerine kurulan bu tarihi yapının
büyük kubbesi yıkılmış ve tuğladan yenilenmiştir. Doğu ve batı duvarları Türk
sitiline göre kısmen onarım, kısmen yeni ilaveler görmüştür. Sicilya mermerinden
ilmik şeklinde dört sütun üzerine bir ser mahfil (oturma yeri) oturtulmuş, mihrab ve
minberle tamamlanmıştır. Sicilya'dan getirilen ve kiliseye ait oln bu mermerler ayrıca
incelenmeye değerdir.Ulu caminin minaresi şerefesinden itibaren 1913 depreminde
yıkılmış, sonradan yeniden yapılmıştır. Eskiden cami avlusunda sınırlı bir lan
içinde karşılıklı ve birbirine eşit, üçer odalı birer DARÜL HADİS ve
KURRA her ikisinin arasında da bir dersane inşa edilmiştir. Günümüzde bu
yapılar mevcut değildir. |
|
|
Ulu Caminin en büyük
özelliği çok eski bir yapı olması ve putperestlere, Hırıstiyanlara ve
Müslümanlara ibadet yeri olarak hizmet etmiş bulunmasıdır . |
|
Ulu Camiinin hemen kuzey
kısmında eskiden bir Nakşibendi tekkesi bulunmaktaydı. Bu yapı da sonradan
yıkılmıştır.Caminin dış kapısındn içeriye girilince sol tarafta yerde birçok
Korinth sütun başlığı ve Osmanlı mezar taşları görülmektedir. Cami
avlularındaki küçük mezarlıklar hazire adı verilmektedir. Türkiye'deki
hazirelerdeki mezar taşları günümüze çok az sayıda ulaşmıştır.Fakat Akhisar'da
Ulu Camii, Aynalı Cami ve Şeyh İsa
Osmanlı Dönemi Türk taş işçiliğini yansıtan çok güzel örnekli mezar taşları
korunarak bugüne kadar gelebilmiştir. Mezar taşlarının bir diğer adı da şahidedir.
Bu kelimenin mezar taşları için kullanılması " bulunduğu yerde bir
müslümanın gömülü olduğunu bildiren şey" anlamında olmuştur.
|
|
Şahide kelimesi daha çok
yazısız mezar taşları için kullanılır.Müslümnlrın bulundukları mezarlara
kabristan ve hazire adı verilmiş gayri müslimlerin mezarlıklarına da maşatlık
denilmiştir Örneğin Akhisar'da Rum, Ermeni ve Yahudi maşatlıkları vardı. |
Günümüzde dahi Reşat Bey
mezarlığının batı tarafındaki Yahudi maşatlığına ait mezar taşları
görülebilmektedir.
Yine Ulu Cami haziresindeki mezar taşlarına dönelim. Bunlar
çoğunlukla 19 yüzyıldan kalmadır.Bu haziredeki mezar taşlarının alınlıkları
bitki motifleri ile süslenmiştir Bazı taşların alınlıklarında ise
birbirinden güzel cami motifleri vardır. Cami motifleri yanında bitkisel
süslemeye de yer verilmiştir |
|
|
|
|
H.1311 tarihli taşın
alınlığı değişik tarzda bir süslemeye sahiptir.Alınlığın ortasında bir kandil
motifi bulunmakta ve her ikik yanından aşağıya doğru iri yapraklar
sarkmaktadır. Aynı haziredeki 1313 tarihli taşın alındığı çifte minareli, son
cemaat yerine sahip bir cami ile dekore edilmiştir. Son derece belirgin hatlara
sahip caminin üzerindeki istiridye kabuğu değişik bir örnek teşkil etmektedir. |
|
Akhisar Ulu Cami'deki mezar
taşları şu kişilere aittir: 1801 tarihli Hacı Osmanoğlu Hacı Mehmed, 1820 tarihli
Uzun Ali Ağ zevcesi Ümmü Gülsüm Hoca, 1827 tarihli Zaide Hacı Mehmet Ağa'nın
zevcesi, 1830 tarihli Külahçıoğlu Mustafa zevcesi Hatice kadın, 1839 tarihli Daizade
Halil Ağa zevcesi Ayşe Hanım, 1843 tarihli Halil Ağa, 1894 tarihli Hacı Abdulkadir
Ağa kızı Afife Hoca, 1894 tarihli Halil Ağa'nın kızı Sıdıka Hanım, 1905 tarihli
Yazıcızade Hacı Ahmet Efendioğlu Şevket. |
|
|
AKHİSAR
(TİYATİRA) TEPE MEZARLIĞI |
|
|
Manisa İli, Akhisar ilçe
merkezi sınırları içinde olan Thyateira antik kenti, bugün modern yerleşmenin
altında kalmıştır. Modern kentin merkezinde bulunan ve Tepe Mezarlığı olarak
isimlendirilen alanda, 1968-1971 yılları arasında gerçekleştirilen kazılarda;
2-4.yüzyıl arasına tarihlenen bir portiko ile 5-6.yüzyıla tarihlenen absidal planlı
bir yapının kalıntıları ortaya çıkarılmıştır. Portico, Roma İmparatorluk
Döneminde, Batı Anadolu'nun birçok kentinde inşa edilmiş olan sütunlu
caddelerdendir. Apsisli yapının ise dinsel işlevi olmayan bir bazilika olduğu
düşünülmektedir. |
|
|
Akhisar ilçesinin merkezinde
bulunan Tepe Mezarlığı'nda Eski Eserler ve Müzeler Genel Müdürlüğünce 1969, 1970
ve 1971 yıllarında kazılar yaptırılmıştır. Bu, şu ana kadar kent ve çevresinde
yapılan tek bilimsel kazıdır. Ancak 1968 yılında da arkeolog E. Ataçeri ve Manisa
Müzesi eski Müdürü K. Z. Polatkan'ın katkıları ile kazılar yapılmıştır
Akhisar Tepe Mezarlığından çıkarılan sikke ve yazıtların incelenmesinde N. Okay,
C. Artuk ve L.Tuğrul görev almıştır. 1974 ve 1975 yıllarında da Rustem Duyuran bu
kazılara devam etmişti. |
|
|
|
|
Bugün için Tepe
Mezarlığı'nda Akhisar ve çevresinde bulunmuş bir kısım antik yapıt
kalıntıları ve yazıtlar toplanmıştır. Akhisar Belediyesinin deposunda da
Roma döneminden kalma 2 adet mezar steli, başı olmayan bir heykel gövdesi
vs. bulunmaktadır.İş Bankasının önündeki meydanda bulunan küp
şeklindeki mermer bir sunak taşında bereketi simgeleyen mnotifler ve koç başları
görülmektedir ki Roma dönemine ait olan bu kalıntı da belediyece koruma altına
alınmıştır. |
|
|
Kuzey-Güney konumunda olan ve
antik kentin AKROPOL’une uzanan İON ve KORİNT tipi başlıklara sahip
ve antik kaynaklarda 25 EROS’la süslü 100 sütunlu yol HEKATONSTYLE olarak
bilinen yoldan absisli yapıya çift sütun taşıyan
2 POSTAMEND arasında oluşan kapı girişten sağlanmaktadır. Geç ROMA dönemine
tarihleyebileceğimiz HORASAN HARÇ tuğla örgülü apsisli kolosal yapı ise
ana nef ve bağlı hacimlerden meydana gelmiştir. Bazı yerli ve yabancı
kaynaklarca KİLİSE olarak düşünülen
yapı daha çok BAZİLİKA - AGORA karakterindedir. |
|
|
|
|
Tepe Mezarlığı'nda ilk planda ortaya
çıkan en önemli kalıntı, kuzey-güney doğrultusunda uzayan dikdörtgen
şeklindeki bölümdür.Bu bölümün duvarları cadde seviyesinden ortalama 4,5 m.
yüksekliğe kadar ayakta durmakta olup, aralarında tuğla hatıllar
bulunan moloz taşı ve kireç, kuIm karışımı harç ile yapılmıştır. Yapının
kuzey tarafının iç kısmı yarım daire şeklindeki bir apsisten ibarettir. Bu
yapının kuzey-güney yönündeki uzunluğu 43 metreyi bulmaktadır. Ancak bu,
yapının gerçek boyu değildir. Çünkü modern caddenin açılması sırasında güney
kısmının tahrip edildigi anlaşılmaktadır. Yapının genişliği 10 rn.
civarındadır. 1962 ve 1968 yıllarında yapılan çalışmlar sonucunda yapıyı
içten örten molozdan kısmı kaldırılmıştır. Apsisli bölumün batısında
kare veya dikdörtgen şeklinde birtakım oda ve salonlara rastlanmıştır. |
|
|
Alanın kuzey doğu kısmında da geç Bizans döneminde temel taşı olarak
kuIlanılmış, Roma veya erken Bizans devri büyük rnimari parçalarına
rastlanmıştır.Tepe mezarında 1968 e kadar yapılan araştırmalarda İ.Ö. 2.
yüzyıla ait bir Thyateira sikkesi dışında Roma
devrinden daha eski eserlere rastlanmamıştır. |
|
Kazılan bölgenin üst
kısımlarında son devirlere ait az miktarda kaba seramik parçalarının bulunmasına
karşılık, aşağıya inildikçe Bizans ve Rorna devirleri özelliklerini taşıyan
fresk, seramik ve mozaik parçalar bol miktarda ele geçmiştir. Bugün için en alt
tabaka denilebilecek seviyede bulunan bir miktar bakır sikkenin çoğu Roma devrine
aittir.
1969 kazısında alanın doğu kısmındaki moloz yığın kaldırılmış ve
bir portikonun (girişin) kalıntıları ortaya çıkarılmıştır. Ayrıca
alanın kuzey kısmında kaymakamlık lojmanı ve Tekel idaresinin bahçelerinde açılan
sondaj kuyularında söz konusu portikonun insitu (orijinal ) durumundaki postament ve
stylobat bloklarına rastIanmıştır.Elde edilen buluntulara göre bu kısımda yer alan
sütunlu yolun uzunluğu 100 m.yi bulmaktadır. |
|
|
Doğu
kısımdaki sütunlu yolda, kolonadın iki sıradan meydana gelen stylobat blokları
kum ve kireç harçlı moloz taşından yapılmış bir temel üzerine
yerleştirilmişlerdir. |
Stylobat sıraları sarımtrak
kalkerden işlenmiştir. Alt sırayı oluşturan blokların genişIikleri ortalama 130 cm.
yükseklik 29 cm., uzunluk 60-210 cm. dir. Üst sıra bloklar, alttakilere oranla 28
cm. daha dardır. Böylece ikisinin arasında 28 cm.lik bir basamak meydana gelmektedir.
Bu sütunlu yolun ortasında apsisli bölüme geçişi sağlayan kapının tam aksine
olmak üzere çift sütun taşıyan iki postament vardır. Kuzeydeki postamentin
taşıdığı çift sütun parçalanmış ve bazı parçaları geç devir duvarlarında
kullanılmıştır. Güneydeki postamentin taşıdığı çift sütun ise hiç
kırılmadan yerde yatar şekilde bulunmuştur. Sütunlu yolun güneyindeki durum
yapının son şeklini açıklayacak niteliktedir. Gerçekten burada postamentler insitu
durumunda bulundukları gibi, bunların üstündeki diğer bütün elemanlar
yıkılış sırasındaki durumlarını tam olarak korur şekilde bulunmuşlardır. |
|
|
Sültun kaidelerinin bazıları
postamantlerle birlikte, bazıları da ayrı olarak işIenmişlerdir. Sütun gövdelerinin
hemen hepsi kırılmıştır. Yükseklikleri ortalama 4 m. kadardır. Bu kesimde
bulunan sütun başlıkları İon düzenindedirler. Sütunlu yolun kuzey tarafinda bulunan
başlıklardan bazıları İon, bazıları da Korinth düzenindedirler. |
|
Her iki düzende
başlıkların taşıdığı kemerler aynı özelliği gösteriyorlar. Başlıkların
üzerine çifte kemer başlangıç blokları oturtulmuş ve bunların arasına üç
bloktan meydana gelen yuvarlak kemerler yerleştirilmiştir. İki kemer arasındaki
boşluk ise, bir bloktan yapılmış yarım üçgenlerle doldurulmuşturki bunların
bazıları rozetlerle süsIenmiştir. Kemerlerin üzerindeki diş dizisi ve ondan
sonraki kısım tek bloktan işlenmiş olup olup yüksekligi 36 cm.dir. |
|
|
Portiğin arka duvarı, apsisli
bölümde olduğu gibi, aralarında kum ve kireç harcı bulunan moloz taşlarından
işlenmiş ve beş sıra tuğla hatılla kuvvetlendirilmiştir. Duvar kalınlığı 85
cm.dir. Çatının ahşap olduğu zannedilmektedir. Toprakta yangın tabakası vardır.
Portikten arka bölümlere girişi sağlayan iki de kapı bulundu. Portiği oluşturan
bloklar demir kenetlerle birbirine tutturulmuştur. Ayrıca kenetleri sağlamlaştırmak
amacı ile bol ölçüde kurşun kullanılmıştır Portiğin önündeki cadde
küçük moloz taşlarından işIenmiş ortası kabarıkça bir döşeme ile
örtülüdür. Caddenin eski genişliğini tam olarak saptamak olanağı
bulunamamıştır. Modern cadde ile eski cadde yüzeyleri arasında ortalama 160-190
cm.lik bir fark vardır ve eski caddenin döşemesi modern caddenin altına doğru
uzanmaktadır. |
|
|
|
Son olarak
şunu belirtmek yerinde olur: Tepe Mezalığı'nda ortaya çıkarılan yapının
işlevinin ne olduğu halen kesin olarak bilinmemektedir Kilise ya da dini bir yapı
olduğuna dair bir belirti yoktur. Belki bir meclis binası (bouleitereion)
olabilir. |
|
|
Sağda ve Solda Akhisar Tepe Mezarlığı
Kalıntıları fotoğraflarını görmektesiniz |
|
|
|
|
Özetle Tepe Mezarlığı kazı
alanının doğu kesiminde boyu 100 m.yi aşan bir portik ile bunun önündeki caddenin
önemli bir bölümü ortaya çıkartılmıştır. Kalınıtların Roma imparatorluk
devrinde batı ve güneybatı Anadolu kentlerinde bir çok benzerleri görulen iki
tarafları sütun sıraları ile çevrili bir direkli caddeye ait olduğu
anlaşılmaktadır. Bu caddeleri sınırlayan portiklerin arkalarında genellikle
dükkanlar bulunur. Bazılarında ise özellikle büyük yapıların önüne rastlayan
kesimlerinde dükkan yoktur ve portiğin arka duvarında açılmış kapılardan bu
yapılara geçilmektedir. Bugüne kadar Tepe Mezarlığı kalıntılarını tanımlamaya
yarayacak bir yazıt ele geçirilememiştir. |
|
|
Yazılı
kaynaklar, Roma döneminde Thyateira'da bir takım stoa-portiklerin buhinduğunu ve
bunlardan bir tanesinin 100 sütunlu olduğunu bildirmektedir. Gerçekten A. Frontrier'in
Akhisardan 5 km. uzaklıkta bulnnan Medar koyünde görüp kopyasını aldığı bir
yazıtta, Thyateira'daki yapılardan sözedilirken yirmibeş Eros'la süslü yüz
sütunlu (Hekatontastyle) sözcüğü geçmektedir. Bu yüz
sütunlu yapı sözcüğü daha sonra yazılan eserlerde "stoa-portik' olarak
görülmektedir. Hatta W. Ramsay bunun "100 sütunlu uzun bir stoa oldugunu ileri
sürmektedir. R. Duyuran'ın kaydına göre, bu stoa-portikin agoraya yakın bir yerde
bulunması ve bir yapının parçasını oluşturması bakımından uzun bir portikten
çok hipostil bir salon halinde olması akla daha yakın gelmektedir |
|
|
|
|
Kolonadin insitu durumunda
bulunan alt kısımları ve sütun başlıkları İ.S. 2. yüzyıl yapılarıyla
karşılaştırılbilir. Kemerlerin toprk döşemesini örten yangın tabakasının
altında ve içinde bulunan sikkelerin çoğu İ.S. 4 Yüzyıla ait olup en
yenileri ARKADIUS (395-408) devri sikkelerindendir. Tepe Mezarlığı kazıları
sırasında taşınabilir buluntulara pek az rastlanmıştır. |
|
|
|